Akupunktur, kadim bir şifa sanatıdır. Bu sanat ana hatlarıyla bakıldığında öncelikle kişinin ahengini sürdürmesi önündeki engelleri anlamayı ve sonrasında bu ahengi bozabilecek durumların, vücudunun çeşitli yerlerine ince iğneler batırarak, ısı vererek ya da kanatarak giderilmesini içerir.
Öncelikli şunun söylemek isterim ki her ilmin terminolojisine hakim olmak o ilmin kalbine giden yoldaki en önemli basamaktır. Onun da ötesinde insanın Yüce Allah (c.c.)’nün yeryüzündeki halifesi olmasının nedenidir. Bu nedenle isimlerin önemini en net şekilde açıklayıp sonra tanımı mümkün olduğunca açmaya çalışacağım.
Hani bir zaman Rabb’in meleklere, “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım” dedi. Melekler, “Bizler sana hamd ile zatını her türlü noksanlıklardan yüceltip dururken, yeryüzünde fesat çıkaracak ve kan dökecek birini mi halife yapacaksın?” dediler. Allah da onlara, “Ben sizin bilemeğiniz şeyleri bilirim” dedi. (Bakara 2 – 30)
Allah Adem’e bütün isimleri öğretti. Sonra onları meleklere arzedip ‘”Eğer (biz insanlardan daha öncelikli ve halifeliğe daha layığız) sözünüzde doğru iseniz, bunların isimlerini bana bildirin” dedi. (Bakara 2 – 31)
Melekler, “Rabbimiz! Seni noksan sıfatlardan tenzih ederiz, senin bize öğrettiklerinden başka bir bilgimiz yoktur. Şüphesiz sen her şeyi en iyi bilen ve her şeyi hikmetle yapansın” dediler. (Bakara 2 – 32)
Allah Adem’e, “Ey Adem! Eşyanın isimlerini meleklere sen haber ver” dedi. Adem eşyanın isimlerini onlara haber verince Allah, “Ben size, göklerin ve yerin gaybını (içlerindeki her şeyi) bilirim, ayrıca sizin açıkladığınız ve gizlediğiniz şeyleri de bilirim, dememiş miydim?” dedi. (Bakara 2 – 33)
Akupunktur, kadim bir bilgi sistemidir
Bir şeyin kadim bilgiler içermesini açıklarsak:
“Kadim bilgi” ifadesi, genellikle uzun bir süre boyunca nesilden nesile aktarılan, köklü, derin ve geçmişten gelen bilgi anlamına gelir. Bu bilgi, genellikle geleneksel olarak kabul edilen, uzun bir geçmişi olan ve zaman içinde değerini koruyan bilgileri ifade eder. Kadim bilgi, genellikle kültürel, felsefi, tıbbi veya dini alanlarda bulunan ve bir toplumun veya bir kültürün temel değerleri, inançları ve bilgelikleriyle ilişkilendirilen bilgileri kapsar.
Bu tür bilgi, zaman içinde derinleşebilir, değişebilir veya yeniliklerle zenginleşebilir, ancak genellikle temel öğretilerini ve kökenlerini korur.
Belki içinizden yukarıdaki ayetlerin uzun uzun verilişini gereksiz ya da yanlı bulanlar olmuştur ancak gelmek istediğim nokta şu ki kadim bilgiler ‘’genellikle temel öğretilerini ve kökenlerini korur’’ buradan şu sonuca varıyorum ki eğer akupunktur kadim bir bilgi sistemine dayanıyor ve Ortodoks tıp gibi deneme yanılmalar ya da istatiski bilgilere dayanmıyorsa bu kadim bilginin kaynağı en derine inersek Yüce Allah (c.c.)’dür. Net olarak H.z. Adem (a.s.) vasıtasıyla insanlara verilmiştir diyemem ama insanlara verilmiştir diyebilirim.
Şahsi akupunktur uygulamalarında da gördüğüm husus şudur ki bir insansın elindeki bir noktanın kalın bağırsağına nasıl etki oluşturacağının ya da karnındaki bir noktanın ağzına nasıl tesir edeceğinin teknik olarak ispatı ya da delili yoktur. Bunun ispatı için ince bir akupunktur meridyeninde noktaların farklı tesirleri somut olarak gösterilemeyeceği gibi bunun için Ortodoks tıbbın en önemli bilgi kaynaklarından istatistiği de kullanmanın imkânı yoktur.
Öncelikle istatistik hususuna gelirsek insandaki 360 akupunktur noktasının hepsinin ayrı ayrı tesirlerini bulmak için tek tek uyarmak mümkün olsa bile aynı yer ve aynı zamanda istatistiki olarak anlamlı sayıda aynı durumdan mustarip insan sayısını bulmak imkanlı değildir. Bunun yanında bizler akupunktur uygulamasında hastalıkları ya da bozulmuş ahengi tekrar işler duruma sokmak için tek nokta kullanmaz, akupunktur bilgi teoremleri çerçevesinde nokta kombinasyonları kullanırız.
Akupunktur noktalarının vücudun yüzeyine dağılmış akupunktur meridyenleri vasıtasıyla sınıflandırılıp sonrasında günümüzde kullanılan bazı biyofrenkans cihazlarının yaptığı gibi bunların frekanslarını ölçmek mümkündür. Tüm meridyenlerin hepsi ayrı frekansta titreşir desek de bu cihazlar dahil frekansı meridyen olarak almaktadır. Her noktanın ayrı frekansına girememektedir. 12 hatta ekstra meridyenleri de eklediğimizde 20 adet olan meridyenlerin 360 noktayı nasıl titreştirdiğini bulmak kişinin meridyenin altındaki doku özelliğine girmeden bile bize şu zorluğu verir: 20 telli bir çalgıda aynı anda birden fazla ki basılacak telin ve teldeki noktaların sayısı da değişken iken hangi etkiyi vereceği bulunmalı.
Akupunktur bir şifa sanatıdır
Aslında burada özerinde durulması gereken iki husus var. Birincisi şifa nedir, ikincisi sanat nedir.
Öncelikle şifa:
‘’Şifa, bir hastalık, yaralanma veya zihinsel sıkıntının iyileşmesi veya rahatlama sürecidir. Fiziksel, zihinsel veya duygusal olarak hissedilen rahatsızlıkların giderilmesi için kullanılır. Şifa, bir kişinin vücut, zihin ve ruh sağlığının dengeye gelmesini, sağlıklı bir duruma geri dönmesini ifade eder. Bu süreç, tıbbi tedavilerle, psikolojik destekle, doğal yöntemlerle veya kişisel gelişim araçlarıyla gerçekleşebilir.’’ Şeklinde tanımlanabilir.
Şifan’nın tanımlama kısmında herhangi bir anlaşılmaz durum yok ancak asıl önemli konu şifanın kaynağı. Bunun için özellikle İslam’da şifa nedir’in kökenine bakalım.
[(Şirk), Allahü teâlâya ortak yapmak, benzetmek demekdir. Benzeten kimseye (Müşrik), benzetilen şeye (Şerik) denir. Bir kimsede, bir şeyde, uluhiyet sıfatlarından birisinin bulunduğuna inanmak, onu şerik yapmak olur. Allahü Teâlâya mahsus olan sıfatlara, yani (Sıfât-ı zâtiyye) ve (Sıfât-ı sübûtiyye) lere (ülûhiyyet sıfatları) denir. Sonsuz var olmak, yaratmak, her şeyi bilmek, hastalara sifâ vermek, uluhiyet sıfatlarındandır. Bir insanda, güneşte, inekte, herhangi bir mahlukta, uluhiyet sıfatı bulunduğuna inanarak, ona tazim, hürmet etmeğe, ona yalvarmağa, ona (ibadet etmek), tapınmak denir. O şeyler (Sanem=put) olur.
Burada dikkat edilecek husus şudur ki Hekimler ve uyguladıkları teknikler her ne olursa olsun hastalara şifa vermezler; şifayı veren Allahü Teâlâ’dır. Kişiler, teknikler, ilaçlar, otlar, vb… ancak şifaya vesile olabilirler yani Allahü Teâlâ hükmünü gerçekleştirmek için onları aracı koymuş olabilir.
Buradan şu hususu da özellikle vurgulamak gerekmektedir ki, materyalist bakış açısıyla hekimlerin tıbbi yetisini ve çabasını hastalıklardan ve ölümden kurtulmak için tek etken olarak görmek tam tersinin de doğruluğunu kanıtlar. Yani hekimin tıbbi yetisinin azlığı ya da çabasının yetersizliği de hastaların hastalıklardan kurtulamamasına ya da ölmesine neden oluyor denebilir.
Bilimi, teknolojiyi ve uygulayıcılarını çok büyük gören Ortodoks tıp olumsuzluklar karşısında uygulayıcı konumundaki doktorun hedef tahtasına oturmasına neden olmakta ve kendileri gibi şifayı bilgiden, teknolojiden, çabadan bilenlerin şiddetine maruz bırakmaktadır.
İslami bakış açısında ise Hz. Peygamber (s.a.v.) Allah’ın ihtiyarlık ve ölüm dışında her hastalık için bir şifa yarattığını bildirmiş ve insanları tedavi olmaya teşvik etmiştir.
Yani İslam açısından şifa, doktorların vermesi gereken değil; hastaların alması gerekendir. Şifayı vermek ya da vermemek Allahü Teâlâ’nın hükmündedir.
Akupunkturun bir sanat oluşuna gelirsek
‘’Sanat, insanların duygularını ifade etmek, düşüncelerini aktarmak veya estetik deneyimler yaratmak için kullanılan yaratıcı bir faaliyettir. Görsel, işitsel veya performans sanatı gibi çeşitli formlarda ortaya çıkabilir. Sanat, genellikle estetik değeri vurgularken, insanın duygu, düşünce ve deneyimlerini ifade etmek için bir araç olarak kullanılır.’’
‘’Sanatın tanımı geniş bir yelpazededir ve farklı toplumlar, zamanlar ve kültürlerde farklı anlamlar kazanabilir. Ancak, genellikle insan yaratıcılığını, duygusal ifadeyi ve estetik değeri vurgulayan bir ifade biçimi olarak kabul edilir.’’
Burada İslami bakış açısıyla yaratmanın Allahü Teâlâ’ya özgü olması nedeniyle yaratma kelimesi yerine üretme kelimesini kullanmayı tercih ederim. Bu bakış açısıyla bakıldığında sanat: insanın üreticiliğini kullandığı, duygusal ifadeyi vurgulayan, estetik değeri vurgulayan bir ifade biçimidir.
Yani akupunktur üreticiliği kullanır. Şunu açık ve net söyleyebilirim ki eğer bir akupunktur uygulayıcısına gittiğinizde akupunktrist size sıkıntınıza özel standart bir şablon kullanıyorsa bu kişi akupunktur uygulamıyor ya da akupunktrist değil iğne sokan kişidir. Çünkü yapılan işin akupunktur olması için kişinin iğne sokması yetmez, uygulayanın kombinasyonları üretmesi gerekir.
Batı tıbbında çok güzel bir ifade vardır ve ülkemizde de sayıları giderek azalsa da hala kullanılır ‘’practitioner’’ yani pratisyen. Pratisyen ifadesi kelime manası ile uygulayan kimse demektir. Yani Ortodoks tıbbın tıp fakülteleri ülkemizdeki eğitimle 6 yıl sonra uygulayan kimseler yani pratisyenler mezun eder. Peki ama bu uygulayan kimseler neyi uyguluyor. Hemşire ya da sağlık memurları gibi doğrudan doktorun talimatlarını hastaya tatbik eden yardımcı sağlık personeli değil midir uygulayıcı; pek ala pratisyen hekimler de hastayı muayene edip ama gerekli işlemi yapıyor ama hemşire ya da sağlık memuru ya da ebe gibi yardımcı sağlık personeline iğne, dikiş, küçük cerrahi müdahale gibi uygulaması gereken işi söylüyor. Hatta uzmanın da uzmanının çıktığı Ortodoks tıpta pratisyenlik hiç de popüler ya da rağbet gören bir doktorluk türü değildir. Burada batı tıbbının yetiştirdiği pratisyen hekim Ortodoks tıbbın yazılı algoritmalarını uygulamakla memur, kendi kafasından kombinasyonlar yapıp uygulamaz. Daha derine gidersek ülkemizde kaç tane batı tıbbı kitaplarında ya da textbooklarında yazmayan uygulamaları, tedavileri yapabilen, kendi özgün tıbbi tedavi metodu olan uzman demiyorum profesör var. En son korona salgınında net olarak görüldü ki bakanlık algoritmayı yayınladı tüm üniversite, hastane, sağlık ocağı doktorları pratisyen.
Estetik nedir’e gelirsek ya da bunu tababet ile nasıl bağdaştırırız
‘’Estetik, güzellik ve sanatın algılanması, anlaşılması ve değerlendirilmesiyle ilgilenen bir konsepttir. Estetik, genellikle görsel güzellikle ilişkilendirilse de, duyusal, zihinsel ve duygusal deneyimleri de içerir. Estetik, bir nesnenin veya bir deneyimin öznel olarak nasıl algılandığına ve değerlendirildiğine odaklanır.’’
Yani akupunktur kişi olabildiğince öznel algılar ve değerlendirir. Bu kişisellik ve aynı zamanda ahenk arayışı akupunkturun uygulanmasını estetik’in konusu yapar.
Sonuç olarak şu şekilde ifade etmek istiyorum ki akupunktur Allah Teala’nın yeryüzünde halife olarak yarattığı insanı mümkün olduğunca onu üstün yapan ahenge geri döndürmeyi amaçlar.
Ahenk nedir, neden bozulmamalı?
Dikkat edilirse baştan itibaren hiçbir yerde denge kelimesi kullanılmadı. Hep ahenk kelimesine vurgu yapıldı.
‘’Ahenk, uyum, düzen, düzenlilik ve armoni anlamlarına gelir. Bu terim, özellikle müzik, edebiyat veya genel anlamda bir düzenin, uyumun veya güzellik hissinin ifadesi için kullanılır.’’
Yani akupunktur ile amaçlanan düzen ve uyumdur; denge değildir. Çünkü denge her zaman düzen ve uyum getirmez.
Kliniğimizde Akupunktur Yaklaşımımız
Siz de Doğal Yolculuğumuza Katılın! Sağlığınızı ve refahınızı ön planda tutan profesyonel akupunktur kliniğimizde sizleri ağırlamaktan mutluluk duyarız. Kliniğimizde sunulan hizmetler arasında şunlar bulunmaktadır:
🌿 Kronik Ağrı Yönetimi (Baş, Boyun, Bel, Eklem Ağrıları, Nöropatik ağrılar)
🌿 Stres ve Anksiyete (Kaygı) Azaltımı
🌿 Uyku Problemlerinin İyileştirilmesi
🌿 Sindirim Sorunlarının Tedavisi
🌿 Bağışıklık Sistemi Desteği
🌿 Kadın Sağlığına Özel Hizmetler
🌿 Allerji, Egzema, astım ve cilt problemleri
🌿 Sigara Bırakma
🌿 Kilo Kontrolü, Zayıflama
🌿 Kanser Tedavisine Bağlı Yan Etkiler
🌿 Yaşlılığa Bağlı Sorunların Hafifletilmesi
kliniğimizde kendinizi yenilenmiş ve canlanmış hissedeceksiniz.
Dr. İbrahim Çerçi
Kuşadası