Eski zamanlarda, Huang Di olarak bilinen Sarı İmparator, bir çocuk dahi olarak biliniyordu. Büyüdükçe dürüst, bilge, samimi ve şefkatli olduğunu gösterdi. Çok öğrenmiş ve doğayı gözlemleme konusunda keskin bir yeteneği gelişmişti. Halkı onu doğal bir lider olarak tanıdı ve onu imparator olarak seçti.
Huang Di’nin saltanatı sırasında, Qi Bo, Lei Gong ve diğer bakanlarıyla tıp, sağlık, yaşam tarzı, beslenme ve Taoist kozmoloji üzerine konuştu. İlk tartışma, Huang Di’nin şöyle sorduğu bir konuyla başladı: “Eski zamanlarda herkes yaşlanmanın tipik belirtilerini göstermeden yüz yıl yaşarmış. Ancak bizim zamanımızda insanlar erken yaşlanıyor ve sadece elli yıl yaşıyorlar. Bunun sebebi çevresel bir değişim mi, yoksa insanlar doğru yaşam tarzını mı kaybettiler?”
İnsanların artık kısa yaşamasının nedeni ne?
Qi Bo şöyle cevapladı: “Geçmişte insanlar Tao’yu, Yaşamın Yolunu uygularlardı. Evrenin enerji dönüşümüyle temsil edilen yin ve yang denge prensibini anlarlardı. Bu nedenle, enerji akışını teşvik etmek için esneme, masaj ve nefes almayı birleştiren Dao-in gibi egzersizler geliştirdiler ve evrenle uyumlu olmayı sürdürmek ve sağlamlaştırmak için meditasyon yaptılar. Belli zamanlarda dengeli yemek yer, belli saatlerde yatar kalkarlardı, bedenlerini ve zihinlerini aşırı zorlamaktan kaçınırlar ve her türlü aşırılıktan sakınırlardı. Beden ve zihin sağlığını korurlardı; bu yüzden yüz yaşını aşmaları şaşırtıcı değildi.”
“Bugünlerde insanlar yaşam tarzlarını değiştirdi. Şaraba ve yıkıcı faaliyetlere aşırı derecede düşkünler, vücudun böbreklerde depoladığı öz’ü olan jing’i ve qi’lerini tüketiyorlar. Enerjilerini ve canlılıklarını korumanın sırrını bilmiyorlar. Duygusal heyecan arayışı ve anlık zevkler için evrenin ritmini ve düzenini göz ardı ediyorlar. Yaşam tarzlarına ve diyetlerine dikkat etmiyorlar, uykuları düzgün değil. Bu yüzden elli yaşında yaşlı görünmeleri ve kısa süre sonra ölmeleri şaşırtıcı değil.”
“Eski zamanların bilgeleri insanları zei feng olarak adlandırılan hastalık sebeplerine karşı korumalarını önerirdi. Zihinsel düzeyde, insan sakin kalmalı, aşırı isteklerden ve hayallerden kaçınmalı, zihnin doğal saflığını ve berraklığını hissetmeli ve sürdürmelidir. İç enerjiler akıcı ve serbest bir şekilde dolaşabildiğinde zihnin enerjisi dağınık değil, odaklı ve yoğun olduğundan hastalıklardan kaçınılabilir.”
“Eskiden insanlar gereksiz arzulardan ve hırslardan uzak, sakin ve dürüst bir yaşam sürerlerdi; lekesiz bir vicdanla korkusuzca yaşarlardı. Aktif olsalar da kendilerini tüketmezlerdi. Basit bir yaşam sürdükleri için, temel ve besleyici gıdalarla beslenirler; mevsime uygun ama asla lüks olmayan kıyafetler giyerlerdi. Hayatta oldukları konumdan mutlu oldukları için kıskançlık veya açgözlülük hissetmezlerdi. Diğerleri için merhametleri vardı, yardımsever ve dürüstlerdi, yıkıcı alışkanlıklardan uzaktılar. Cazibe ve tuzaklara karşı sarsılmazdılar, zorluklar ortaya çıktığında bile metanetlerini koruyabilirlerdi. Zekalarına veya sosyal konumlarına bakılmaksızın diğerlerine karşı adil davranırlardı.”
Huang Di sordu, “Yaşlandıkça, insan çocuk doğuramaz hale geliyor. Bunun sebebi kalıtımdan mı, yoksa üreme enerjisinin kaybından mı kaynaklanıyor?”
“Genel olarak, bir kadının üreme fizyolojisi şöyledir: Yedi yaşında böbrek enerjisi tamamlanır, kalıcı dişleri çıkar ve saçlar uzar. On dört yaşında tian kui veya doğurganlık özü olgunlaşır, gebe kalma sorumluluğundaki ren/doğurganlık ve chong/hayati kanalları açılır, adet başlar ve gebe kalma mümkün olur. Yirmi bir yaşında böbrek enerjisi güçlü ve sağlıklıdır; akıl dişleri çıkar, vücut canlı ve gelişmeye devam etmektedir. Yirmi sekiz yaşında kemikler ve tendonlar iyi gelişmiş; saç ve ikincil cinsel özellikler tamamlanmıştır. Bu, kadın gelişiminin zirvesidir. Otuz beş yaşında yüz kaslarını yöneten yangming/mide ve kalın bağırsak kanalları azalmaya başlar, kaslar atrofiye olur, yüzde kırışıklıklar belirir ve saç incelmeye başlar. Kırk iki yaşında taiyang, shaoyang ve yangming olmak üzere üç yang kanalı tükenir, tüm yüz kırışır ve saçlar beyazlaşmaya başlar. Kırk dokuz yaşında ren ve chong kanalları tamamen boşalır ve tian kui kurur. Bu nedenle, adet akışı durur ve kadın artık gebe kalamaz.”
“Erkekte, sekiz yaşında böbrek enerjisi tamamlanır, kalıcı dişler çıkar ve saç uzar. On altı yaşında böbrek enerjisi bol, tian kui ve jing olgunlaşmıştır, bu yüzden üreme mümkündür. Yirmi dört yaşında böbrek qi’si bol, kemikler ve tendonlar güçlenmiş, akıl dişleri çıkmıştır. Otuz iki yaşında vücut gücünün zirvesindedir ve erkeğin işlevleri en üst düzeydedir. Kırk yaşında böbrek qi’si azalmaya, dişler sallanmaya ve saç dökülmeye başlar. Kırk sekiz yaşında başın yang enerjisi azalmaya başlar, yüz solgunlaşır, saç beyazlar ve dişler bozulur. Elli altı yaşında karaciğer enerjisi zayıflar, tendonlar sertleşir. Altmış dört yaşında tian kui kurur ve jing boşalır, böbreklerde yorgunluk, bitkinlik ve zayıflık yaşar. Tüm organların enerjisi dolu olduğunda, böbrekte depolanan fazla enerji, gebe kalma amacıyla atılır. Ancak şimdi organlar yaşlanmış ve enerjileri tükenmiş, kemikler ve tendonlar kırılgan ve sert hale gelmiş ve hareketleri engellenmiştir. Böbrek rezervuarı boşalır ve üreme gücünün sonu gelir.”
Huang Di şöyle belirtti: “Ancak fark ediyorum ki, bazı insanlar oldukça yaşlı olmalarına rağmen hala çocuk sahibi olabiliyorlar.”
Qi Bo şöyle cevapladı: “Bu, bu bireylerin olağandışı bir miktarda jing miras aldıkları ve yaşamlarını doğru bir şekilde sürdürmeyi ve canlılıklarını korumayı öğrendikleri içindir. Altmış dört ve kırk dokuz yaşında, sırasıyla erkek ve kadınlar, hala fazla böbrek enerjisi, qi ve kan sahibi oldukları için üreme kapasitesine sahiptirler. Ancak, normal şartlarda altmış dört yaşından sonra erkekler ve kırk dokuz yaşından sonra da kadınlar bu yeteneği kaybetmiş olurlar.”
Huang Di sordu, “Tao’u takip eden bilge bir kişi yüz yaşın üstünde ise, hala üreme yeteneğini koruyabilir mi?”
Qi Bo cevapladı, “Evet, mümkün. Eğer birisi doğru bir yaşam tarzını nasıl sürdüreceğini, enerjisini korumayı ve Tao’yu takip etmeyi bilirse, evet, mümkün. Birisi yüz yaşında bile üreyebilir.”
Huang Di sordu: “Eski zamanlarda, evrende gizemleri bilen, yin ve yang’ı avuçlarında tutabilen, ‘ölümsüzler’ olarak adlandırılan insanları duydum. Onlar doğadan özler çıkardılar ve Dao-in, Qi Gong gibi çeşitli disiplinleri uyguladılar, nefes ve görselleştirme egzersizleri yaparak beden, zihin ve ruhu bütünleştirdiler. Onlar sükunet içinde kalarak olağanüstü seviyelere ulaştılar. Onlar hakkında bana bir şeyler söyleyebilir misiniz?”
Huang Di sordu: “Eski zamanlarda, evrende gizemleri bilen, yin ve yang’ı avuçlarında tutabilen, ‘ölümsüzler’ olarak adlandırılan insanları duydum.
Qi Bo cevapladı: “Ölümsüzler zihin enerjilerini odaklı ve gelişmiş tuttular ve bedenlerini çevreyle uyumlu hale getirdiler. Bu sayede, geleneksel yaşlanma belirtilerini göstermediler ve biyolojik sınırların ötesinde yaşayabildiler.”
“Çok uzun zaman önce, gerçek erdem sahibi olan, yaşamın yolunu anlayan ve evrene, mevsimlere uyum sağlayabilen insanlar vardı. Onlar da doğru odaklanma sayesinde zihin enerjilerini koruyabiliyorlardı.”
“Bu başarıya ulaşan insanlar, kendilerini istismar eden sıradan insanlar gibi yaşamazlardı. Zamana ve mekana ilişkin geleneksel görüşlerle bağlı olmadıkları için farklı zamanlara ve yerlere özgürce seyahat edebiliyorlardı. Algıları olağanüstüydü, sıradan insanların görme ve duyma yetilerinin çok ötesine geçiyorlardı. Ömürlerini koruyabilirlerdi ve sağlıklı bir şekilde uzun ömürlü yaşayabilirlerdi, ölümsüzlerin yaptığı gibi.”
“Bir üçüncü tür insan vardı, bilge olarak bilinen. Bilgeler, gökyüzü altında dünyada huzurlu bir şekilde yaşarlar, gezegenin ve evrenin ritimlerini takip ederlerdi. Kültürel trendlerden etkilenmeden topluma uyum sağlarlardı. Duygusal aşırılıklardan özgürdüler ve dengeli, memnun bir hayat sürerlerdi. Dış görünüşleri, davranışları ve düşünceleri toplumun çatışan normlarını yansıtmazdı. Bilgeler meşgul görünebilirlerdi ama hiçbir zaman tükenmezlerdi. İçsel olarak kendilerini aşırı yormazlardı. Sükunette kalır, fenomenolojik varlığın boş doğasını tanırlardı. Bilgeler, enerjilerini dağıtmaz ve dağıttırmazlardı, bu yüzden yüz yaşını aşarlardı.”
“Dördüncü bir tür daha doğal insanlar vardı. Bunlar, Tao’yu takip eden ve doğacı olarak adlandırılan insanlardı. Mevsimlerin ritmik desenlerine, gökyüzüne ve yere, aya, güneşe ve yıldızlara uygun bir şekilde yaşarlardı. Antik zamanların yollarını takip etmeye özen gösterirler, aşırılıklardan kaçınırlardır. Onlar sadece yaşar ve uzun ömürden zevk alırlardı.”
Dr. İbrahim Çerçi
Kuşadası
03.Ocak.2024