Yeni Frekans
İspanya’da elektrik şebekesi çöktüğünde, başka bir şey de kendini gösterdi. Bu durum kamerada görünmedi ya da resmi raporlarda yer almadı; insanların düşünceleri arasındaki sessizlikte hissedildi. O alışılmadık duraksama anında, birçok insan belki de farkında olmadan bir şeyin kaydığını hissetti. Bu değişim uzun sürmedi, ama buna gerek yoktu çünkü gerçekte çoğumuz deneyimlerin sıkıştırılmış bir katmanında yaşıyoruz. Artık birçokları tarafından “3D durumu” olarak adlandırılan bu durum, sürekli tepki verme, aşırı uyarılma ve kesintilerle şekilleniyor. Girdi döngüsü, derinlik sağlamak için nadiren bir fırsat sunuyor ve bu döngü birdenbire kesildiğinde, kazara bile olsa, başka bir frekans kullanılabilir hale geliyor. Bazıları buna varlık, diğerleri uyum ya da sadece sessizlik diyor. O anlarda insanlar zamanın yavaşladığını, içsel hislerin arttığını, anıların beklenmedik bir şekilde yüzeye çıktığını ve düşüncelerin filtrelendiği tuhaf bir farkındalık hissettiklerini bildiriyor. Nörobilim, buna interosepsiyon diyor; dikkatten uzak içsel durumları hissetme yeteneği. Ancak bazı gelenekler bunu farklı bir şekilde tanımlıyor; bu anları, bilincin daha ince bir katmanıyla temas olarak nitelendiriyorlar. Bu, yeni bir dünya fikrinin sessizce resme girdiği yerdir. Yeni bir gezegen değil, yeni bir hükümet değil, her zaman orada olan bir frekans; aldatmaların altında ve şimdi kontrast yoluyla bunu fark etmeye başlıyoruz. Bu elektrik kesintileri, kazara ya da değil, sadece kesinti sunmuyor; aynı zamanda kontrast da sağlıyorlar. Sürekli uyarıdan bir süreliğine kurtulmak, başka bir şeyin ortaya çıkmasını sağlıyor. Eski frekans düştüğünde, geriye kalan, her zaman bekleyen frekans olabilir.
Aşırı Uyarılma
Amerikan Psikolojik Derneği’nden elde edilen verilere göre, günümüzde ortalama bir kişi, 24 saat içinde 15. yüzyılda birinin ömrü boyunca aldığı bilgi miktarından daha fazlasını alıyor. Bu bilginin çoğu görsel, hızlı tempolu ve duygusal olarak yüklü. Sürekli maruz kalma, beynin tehditleri tespit edip dikkatini önceliklendirmek için tasarlanmış bir sistem olan salans ağını tetikliyor.
Küçük dozlarda adaptif olan bu durum, aşırıya kaçıldığında kronik strese neden oluyor.
2017 yılında Nature Communications’ta yayımlanan bir çalışma, uzun süreli duyu girdiğinin, özellikle dijital medyanın, daha yüksek temel kortizol seviyelerine, düşük uyku verimliliğine ve azalmış bellek konsolidasyonuna yol açtığını gösterdi.
Bilişsel yorgunluk, fiziksel çaba olmaksızın artıyor. Aşırı uyarılma, otonom sinir sistemini de etkiliyor; yüksek frekanslı girdi, ışık, ses ve hareketle maruz kaldığında, sempatik sistem baskın hale geliyor. Kalp hızı yükseliyor, solunum ritimleri kısalıyor, sindirim ve bağışıklık işlevleri öncelik sırasından düşüyor. Parasempatik düzenlemeden sorumlu olan vagus siniri, aktif hale gelmiyor. Bu, vücudun temel düzeye dönme yeteneğini bozuyor.
2019’da Zürih Üniversitesi’nde yapılan bir araştırma, sadece 10 dakika boyunca uyarandan yoksun kalmanın, kalp atış hızı değişkenliği ve alfa beyin dalgası aktivitesinde ölçülebilir iyileşmelere yol açtığını buldu. Bu, fizyolojik iyileşme belirteçleridir. Veriler tutarlı: Girdi sürekli olduğunda, iyileşme bozuluyor. Sistem, uyanık kalmak için adapte oluyor ama bu süreçte daha yavaş ritimlere erişimi kaybediyor; bu ritimler entegrasyon, onarım ve sabit odaklanma için gereklidir. Yapay uyarım ile doymuş ortamlar, beynin dinlenme, yansıtma ve uzun vadeli bellek oluşumu sırasında aktif olan varsayılan mod ağını sınırlıyor. Kısacası, alan olmadan sistem, tepki halinde kalıyor ve çoğu insan yıllar boyunca kesinti olmaksızın böyle çalışıyor.
Farkındalık
Işıklar söndüğünde, o kesinti nihayet gerçekleştiğinde, beden otomatik olarak nadiren ulaştığı bir moda geçmeye başlıyor. Modern yaşamın yapısı kararsız; aşırı uyarılmış, parçalı ve sürekli hızlanıyor. İşte bu, pek çok kişinin artık “eski dünya” olarak tanımladığı şeydir; dikkatin dışarıdan yönetildiği ve içsel farkındalığın bastırıldığı bir sistem. Bu durumun belirtileri belirgin: artan tükenmişlik, azalan odak, uyku bozuklukları ve artan duygusal dalgalanma. Bunların hiçbiri tesadüf değil; aşırı yüklenmiş sinir sistemine neden olan ve insanları kendi algılarından koparan ortamların sonucudur. Ancak bir şey değişmeye başladı; daha fazla insan hissettikleri uyumsuzluğu fark ediyor, genelde normal olanın yanlış olduğunu.
Salans ağı
Salans ağı, beynin çevresel uyarıcılara dikkatini yönlendiren ve tehditleri tespit eden bir dizi yapıyı içeren bir sinir ağıdır. Bu ağ, bilgi işlemeyi ve dikkat dağıtıcı unsurlara tepki verme yeteneğimizi düzenler. Beynin bu bölgesi, özellikle çevresel olaylara yanıt olarak hangi bilgilerin dikkatinizi çekeceğini belirlemede önemli bir rol oynar.
Salans ağının temel bileşenleri arasında anterior cingulate korteks (ACC), prefrontal korteks (PFC) ve insula gibi yapılar bulunur. Bu yapılar, duygusal ve bilişsel süreçlerle etkileşimde bulunarak, hangi bilgilere dikkat edilmesi gerektiğini belirler ve bu bilgilerin işlenmesini sağlar.
Aşırı uyarılma durumlarında, bu ağın sürekli olarak tehditleri algılamaya ve dikkat çekici unsurlara yanıt vermeye çalışması, stres ve kaygıya yol açabilir. Bu nedenle, aşırı bilgi yüklemesi altında, salans ağı zorlanabilir ve bireylerin dikkatini yönetme yeteneği zayıflayabilir. Bu durum, kişilerin konsantrasyonlarını kaybetmelerine, yorgunluk hissetmelerine ve genel olarak zihinsel sağlığın bozulmasına neden olabilir