Her şeyin en başına gelelim. Neyi ne için yapıyoruz. Eylemlerimiz nihai hedefi ne. Bizi yola çıkaran ilk kıvılcımın kaynağı ne?
Günümüzdeki sosyal medya ve bilinç altı reklamcılığına baktığımızda çoğu zaman kendimizi akışta sürüklenen birer yaprak tanesi gibi hissetmemiz gayet normal. Her gün başta ellerimizdeki cep telefonu olmak üzere onlarca doğrudan ve dolaylı yönlendirmeye maruz kalıyoruz. Kısa videoları teker teker kaydırıyor, kaydırırken kah gülüp eğleniyor kah öğretici pratik bilgilerden bir şeyler öğreniyoruz. Sürekli olarak bir sonrakine geçip hep dikkatimizi taze ve etkin tutuyor, saatlerimizi harcamamıza rağmen zamanın nasıl geçtiğini anlamıyor, bir çok farklı bilgi ve olaya vakıf oluyoruz. Bir nevi parmaklarımızın ucuyla dünyaya ile entegre oluyoruz.
Bir dakika, bizler ne yapıyoruz. Elimizdeki küçük ekranların önünde sadece vaktin nasıl geçtiğini anlamamakla kalmıyor algılarımızla da oynatıyoruz. Akıntıda sürüklenen birer yaprak gibi suyun aktığı yere sorgulamadan gidiyoruz.
Öyleyse başlayalım.
Hepimiz güzel, çekici olmak isteriz. Hepimiz girdiğimiz ortamda tüm gözler bize çevrilsin isteriz diyemem ama sanırım çirkin olmak istemeyiz diyebilirim.
Her şeyi tane tane açık ve net, nedenleriyle konuşalım.
Çirkin olmak istemez miyiz?
Peki o zaman çirkin olmak nedir. İnsan neden çirkin olmak istemez.
Çirkinlik, estetik açıdan hoş olmayan veya güzellik standartlarına uymayan özellikler olarak tanımlanabilir. Ancak, güzellik subjektiftir ve toplumlar, kültürler ve bireyler arasında farklılık gösterir. Bu nedenle, birinin çirkin olarak görülebileceği bir özellik, başka birinin değerlendirmesinde çekici olabilir.
İnsanlar çirkin değildir çünkü her birey benzersizdir ve kendi içinde eşsiz bir güzellik taşır.
Devam edelim. Kusura bakmayın burada sizi biraz yoracam, sıkmayacam ama yoracam. Bu satırlar arasında vakit belki cep telefonunda videoları yukarı sürüklediğiniz zamandaki gibi hızlı akmayacak ama sonrasında bazı fikirleriniz değişmeye başlamış veya en azından farklı bir bakış açıcı görmüş olacaksınız.
Çirkinlik tanımında iki kriter ön plana çıkar
1- estetik açıdan hoş olmama
2- güzellik standartlarına uymama.
Estetik, güzellik kavramı çerçevesinde, güzelliğin ne olduğunu, nasıl algılandığını ve ne şekilde değerlendirildiğini araştırır.
Estetik, hangi özelliklerin ve niteliklerin bir nesneyi ya da sanat eserini güzel kıldığını anlamaya çalışır.
Bunun yanı sıra, bireylerin ve toplumların güzellik standartlarının nasıl oluştuğu ve değiştiği konularını da ele alır.
Güzellik estetiği, subjektif bir deneyim olan güzellik hissinin ardındaki nesnel kriterleri ve ilkelere dair sorular sorar.
Bu, bir tablonun, heykelin ya da müziğin neden güzel veya çekici bulunduğuna dair sanatsal ifadeleri ve bireysel beğenileri içerir. Dolayısıyla, estetik; kültür, tarih ve kişisel deneyimlerce şekillenen güzellik anlayışımızı derinlemesine inceleme olanağı sunar.
Güzellik standartları, tarih boyunca kültürel, coğrafi, sosyo-ekonomik ve medya etkileriyle şekillenmiştir. Bu standartlar, farklı toplumlar ve zaman dilimleri arasında büyük çeşitlilik gösterebilir.
Çirkinliğin kriterlerini ayrıntılandırdığımızda şunlar açık ve net görülüyor.
1- algılama ve değerlendirme hayati önemde
2- standartlar tarih boyunca ve hatta aynı dönem içinde farklı coğrafyalarda farklılık göstermekte.
Ayrıntılandırmaya devam edersek.
Algı kelimesinin üzerinde durmak istiyorum.
Algı, kelime manası itibariyle çevremizden gelen duyusal bilgilerin anlamlandırılması ve yorumlanması sürecidir. Bu, duyularımız aracılığıyla (görme, işitme, koku, tat ve dokunma) alınan bilgilerin, zihin tarafından işlenip bir bütün olarak anlaşılmasını içerir. Algı, sadece fiziksel uyarıcılara dayanmaz; aynı zamanda bir kişi veya toplumun inançları, değerleri, deneyimleri ve beklentileri gibi psikolojik ve kültürel faktörlerden de etkilenir.
Güzel olmak istemek aynı zamanda özünde güzel algılanmak istemektir.
Peki ama burada hayati bir soru daha sormak istiyorum.
Siz kendinizi güzel algılamak mı istiyorsunuz, güzel algılanmak mı istiyorsunuz yoksa her ikisi de mi diyecem ama herkesin ilk iki seçenekten biri önceliğidir diye düşünüyorum.
1. kendinize saygınızdan ve sevginizden güzel algılanma isteği;
2. başkaları tarafından güzel algılanma isteği.
Konunun gidişatından birilerini yargılayacağımı ya da sizi verdirtmek istediğim cevaplara yönlendireceğimi sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Çünkü ben bir akupunktur uygulayıcısı hekimim ve insanları yargılamayı, yönlendirmeyi bırakıp olduğu gibi kabul etmeye başlayalı çok oldu.
Kendinize saygınızdan ve sevginizden güzel algılanma isteği, bu ne kadar yüce bir duygudur. Önce kendinden başlamak. Hani bir söz vardır ya dünya’yı değiştirmek istiyorsan önce kendinden başla diye.
Şahsi görüşüm, ne olursa olsun önce kendiniz için güzel olun. Siz kendinizle barışırsanız, kendinizle mutlu olursanız zaten mutluluğun kapıları size ardına kadar açılacaktır.
Başkaları tarafından güzel algılanma isteği, tabi ki çok güzel bir duygudur. Başkalarına değer vermek ya da amaçlarına ulaşmak için güzelliğin o çekici doğasından yararlanmak.
Ama burada bir sınırı hatırlatmadan edemeyeceğim. Başkalarının istekleri ya da algıları sizin özünüze zarar verecek kadar sizden almasın.
Standartlar tarih boyunca ve hatta aynı dönem içinde farklı coğrafyalarda farklılık göstermekte oluşuna gelirsek. Buna çağdaş dilde moda da diyoruz.
Güzellik ekseninde moda, insanların estetik olarak hoş ve çekici buldukları stilleri, renkleri ve tasarımları takip etmesini ve kullanmasını içerir.
Yani geçicidir. Tabi ki insanlar sevdikleri müzikleri dinleyecekler, hoşlandıkları kitapları okuyacaklar, ona iyi gelen renkleri seçecekler ama algılardaki dikkat edilecek husus gibi burada da bir sınır çizmek istiyorum. kişinin özüne zarar vermemesi.
Bu sınırı bir hekim olarak koymamdaki neden nedir diye sorarsanız. Sınırsızlık her zaman özgürlük demek değildir, sınırsızlık her zaman mutluluk demek değildir. hele de sınırsızlığın sonuçları sizin sınırlarını çizmeye başladığında. Sınırlar koymanız en başta sizleri korur, içinizdeki o özgür, mutlu kadının zarar görmesini engeller.
Kozmetik akupunktur nedir diye bana sorarsanız.
Yine tane tane gitmeyi tercih ederim.
Kozmetik, genel olarak kişisel bakım, güzellik ve estetik amacıyla kullanılan ürünleri tanımlayan bir terimdir.
Bu bakımdan Kozmetik Akupunktur, akupunkturun güzellik ve estetik amaçlarla kullanılması olarak ifade edilebilir.
Kozmetik akupunktur uygulamaları sizin özünüze zarar vermek ya da vücudunuzda yapısal değişiklikler yapmaktan ziyade sizin özünüzü güçlendirmeyi ve vücudun doğal tepkilerini kullanmayı amaçlayan bir daldır.
Kozmetik akupunktur’un içinde akupunktur uygulayıcısı tarafından yapılan uygulamanın dışında kişiye yapılacak masajlar ve kişinin kendi kendine yapacağı bazı pratik öneriler bulunur.
İlk olarak kozmetik akupunktur uygulamasında kişi sistemik ve kapsamlı bir muayeneden geçer ve sonrasında yüz ve çeşitli vücut bölgelerine iğnelemeler yapılır.
Burada bizim uygulamızda üç temel amaç vardır.
Birincisi: kişinin daha hızlı yaşlanmasına neden olan ve hastalık oluşturma potansiyeli de taşıyan vücuttaki enerjisel tıkanıkları açmak;
İkincisi: günümüz toplumlarının en büyük sıkıntılarından biri olan duyguların bastırılmasıyla oluşan yüzdeki kırışıklık ve sarkıklıkları ifadeleri özgürleştirecek noktaların uyarılmasıyla rahatlatmak. Bunun sonucunda kişinin psikolojik olarak da iyi hissedişini arttırmak. ve
Son olarak: küçük lokal travmalar ve kas içi uyarılar ile kırışıklıklara düzeltici etki vermek ve lifting etkisi sağlamak.
Kozmetik akupunkturun en önemli özelliklerinden birisi tamamen doğal ve küçük travmalar sonucu kollajen dokunun artışı gibi vücudun kendi mekanizmalarını kullanarak kişiyi geri dönüşümsüz ve öz veya yüz manasında kişiyi zayıflatıcı etkiye sokmaması.
En büyük avantajı ise kişiye fiziksel, ruhsal bir iyi oluş halini yüzdeki doğal estetik ve güzellik hali ile birlikte sunması.
Benim kişilerde kozmetik akupunktur sonrası görmekten en çok hoşlandığım şey ise kişilerin ciltlerinin parıltısını tekrar kazanması ve vücudun kendini tamir ederken kanlanmanın yanaklara tekrar gelmesi.
dr. ibrahim çerçi – kuşadası
30.aralık.2024